Günler dertsiz yaşanmıyor



Fin maceramın sonuna geldiğimde pek az şey kalmıştı.

1- Helsinki'de en büyük meydanda ilk Fince yazarının, Aleksis Kivi'nin heykeli var. Sırtını Tiyatro binasına vermiş Aleksis Kivi'nin solunda kent, sağında Merkez Tren Garı Rautatientori ve karşısında da Deneysel Tiyatro oyunlarına, Uluslararası konuk tiyatro ve sergilere ev sahipliği yapan Modern Tiyatro Müzesi yer almakta. Finlandiya'nın kurucusu ilk cumhurbaşkanı ve Hitler'in dostu Faşist Mannerheim'in heykeli ise şehirdeki tek politikacı/asker heykeli. Mannerheim'in heykeli Senato binasının da bulunduğu Mannerheiminkatu'nun girişindeki kavşakta, Helsinki PTT merkezinin önünde bulunuyor.
Sıkı durun çünkü bu caddeye adını veren Mannerheim'in kendisi değil. Mannerheim sokağı olarak adlandırılmasının sebebi, heykelin adının Mannerheim olması. İkinci ilginç bilgi deşu ki bu caddenin iki yanının adları var Senato'nun bulunduğu kısıma Lähti (Sol), Mannerheim'in bulunduğu kısma ise Oikea deniyor (Sağ). Tabi bunun altında politik gönderme yok ama tuhaf bir rastlayış.

2- Fin şiiri oldukça kötü durumda. Finliler şairlerinin çoğunu, ayık oldukları zamanda sorarsanız, sayabiliyorlar. Yönetmenleri söylüyorlar. Şu filmini izledin mi, şu şiirini okudun mu dediğinde de hayır diyorlar. Bu bakımdan Türk toplumuna benzediklerini iddia edebilirim. Herhalde Orta 3'ü bitiren herkesin Cahit Sıtkı'dan filan haberi vardır. Kitaplarda yer almamasına karşın Nazım Hikmet'i herkes bildiğine göre... Jokko adlı bir arkadaşım birkaç şiir gösterdi, kabaca çevirisini yaptı ve pek az şey ifadeediyordu içerikçe. Biçimine baktığımda da ne ritim özelliklerini, ne yapısını ne de okurkenki tonlamasını (müziği mi diyeceksiniz artık) hissedebildim. Özetle Kalevala (Väinämöinen'in maceraları) onların hala en iyi şiirleri.

Spesifik davalara yine burada ve başka mecralarda gireceğim. Bugünlük bu kadar. Arkası yarın.

0 yorum:

Yorum Gönder